3 Aralık 2013 Salı

Sulukule Ağlıyor

Bizler de Sulukule için ağlıyoruz. Başbakanımızın toplantısından sonra o mahallenin önünden geçtik. Mahalle sanki savaş alanı, sanki İsrail-Filistin savaşı yaşanmış gibi evler yıkılmış. Mahalleye demirden duvarlar örülmüş. Adeta hayalet bir kasaba gibi. Şu anda 53 yaşındayım. Yani 43 yıl evvel 10 yaşındayken Sulukule’ye rahmetli Mustafa dayıyla giderdim. Karşıda kırmızı boyalı evi uzaktan bana gösterir. “Bak bakalım orada bir kadın var mı; varsa onu mahsustan dışarı çağır, ben uzaktan göreyim yeter” derdi. 


Gider kapıyı çalardım. “Yenge, ben Yahyakemal’den geliyorum” der demez hemen dışarı çıkar, sağa sola bakar, birilerini arardı. “Nasıl, sağlığı yerinde mi, kötü bir şey de mi?” der kendini teselli ederdi. “Yok yenge, Mustafa dayı iyi, sağ, sana selamı var” derdim. Fakat o hemen surat asar; “ona söyle beni bir daha aramasın, onun gibi kardeşim yok” derdi. O kadının adı Çengi Remziye idi. Gogo dayının sekizinci kardeşiymiş. Yıllardır birbirlerini görmezler, küs dururlarmış. Fakat Edirneli “Kovboy dayı” (Mustafa) beni her cumartesi at pazarına götürür, bana “git kapıyı çal, çıksın” der. Ben de kapıyı hızlı hızlı çalar. Remziye ablayı kapının önünde lafa tutar oyalardım. Rahmetli dayı kızkardeşini kalelerin kovuğundan seyreder, gözleri dolardı.

Ne günlerdi!. Aradan tam 43 yıl geçti. Ne yiğit insanlar, ne dürüst, eli açık, gönlü açık insanlar vardı. O mahalleyi öylece tanımış oldum. Yıllar sonra Sulukule yıkıldı. Darmadağınık oldular. Aynı bizler gibi. O yerler şimdi viran. O mahalleli ağlıyor. Biz Romanlar da ağlıyoruz.

Sayın yetkililer, sayın Başbakanım. Sulukule ağlamasın. Ocaklar sönmesin. Roman müziği Sulukule’de susmasın. Sulukule’deki kültür bitmesin. O insanların vatandaşlarımızın yerlerini lütfen geri verin. O insanlarımızın evlerini Sulukule’de yapın. Sulukule ağlamasın. Romanlar ağlamasın. Saygılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder