3 Aralık 2013 Salı

Buyrun Gelin

20/04/2012

Bizler yoksul insanlarız. Duygu sömürüsü yapmadan gerçekleri anlatrmak istiyorum. Sayın Çevre Bakanım, değerli insan şöyle demiş: "Duygu sömürüsü yapmayın yıkacağız. Depreme dayanıklı olmayan evler yıkılacak." Çok güzel, ben de diyorum ki bizim evler ne depremler ne felaketler geçirdi yıkılmadı. Fakat yetkililerin iki dudağının arasından çıkan iki kelimeyle yerle bir oldu. Yıkıldık, parçalandık. Birbirimizin cenazesine yol parası bulup da helallik almak için bile gidemedik. Maksat çevreye uyum sağlamaksa işte öneri. Belediyelerle birlikte Roman mahalleleri düzenlenebilir. Evler tertemiz yollar pırıl pırıl olabilir. 300 metrekarelik yerin 200 metrekaresini devlet yol park gibi gerekçelerle düzenleyip mahallelinin yaşayabileceği tek katlı Roman evlerini olduğu yerde yapabilir. Tek hayalimiz bu.


Devlet harcadığı parayı takside bağlayıp bizleri borçlandırabilir. Fakat eğer beni yerimden yurdumdan uzaklara atarsa gittiğim yerde ben işimi gücümü bulamayacağım. O borcu ödeyemem. Aynı yerde yapılırsa yüz değil dört yüz de ödeyebilirim. Çünkü burası benim semtim. Çünkü işim burda. Biz bunları anlatmaya çalışıyoruz. Yahya Kemal'de yıkılan ve Çorlu'ya Yalova'ya gidenler elli lira, yüz lira gibi kiraları ödeyemeyip geri geldiler. Yapamadılar. Çünkü oranın yoksuluyla aynı işi yapınca aç kalıp tekrar Kağıthane'nin mahallelerinde 300-400 liraya kiralık evler buldular. Bir düşünün başka mahallede elli lirayı ödeyemeyen, geri gelen, evleri yıkıldığı için parçalanan dağılan aileler ve burada kiralarda sürünen insanlar.

Kimi gençlerin işi burda, çalışıyor. Kimi mobilyada kimi cilada kimi tamirci. Anne-baba ya Çorlu'da ya Yalova'da, çocukları da Yahya Kemal'de . Böyle aile birliği olur mu? Aileler parçalandı. Gelin devlet elini uzatsın, evlerimizi yapalım, onaralım. Şu sevmediğiniz ya da uzaktan gördüğünüz gecekondu tabir edilen yerlere yabancı uyruklu gazeteci, milletvekili ve bürokratlar geliyor; dertlerimizi dinliyorlar. Bizler cahil insanlarız. Fakat gelene gidene ülkemizi asla kötü göstermedik. Ülkemizi meth ederiz, kötülemeyiz.

Bundan 3-4 ay evvel bizimle kağıt toplamak isteyen Hollanda konsolosu Daniel Bey geldi. Bir kere düşünün. Hollanda baş ataşesi ve Hollanda İstanbul temsilcisi. Gece 3'e kadar kağıt topladı bizimle beraber. Evimizde yemek yedi, çayımızı içtiler. Sohbet ettik. Bizler Türk vatandaşıyız. Evlerimizde konuklarımıza Türk misafirperverliğini gösterdik. Korumasız ve gösteriş yapmadan mahallemize gelen, bizler gibi gece saat 4'e kadar kağıt toplayan sayın konsolosa teşekkür ederiz. Soframıza misafir olana, bir günlüğüne de olsa bizler gibi çek çek adlı arabayla Kağıthane sokaklarında kağıt toplayana teşekkür etmek bile az gelir.

Bizler bu insanlara kapılarımızı açtık. Hanımım saat 3'e kadar çay demledi. Mahalleli onlarla gülüp eğlendi, şakalaştık. Biz ne kadar cahil olsak da dost gelene kapımız açıktır. Peki bizleri yöneten sayın yetkililer. Birgün olsun Roman olmayı düşündünüz mü? Bir günlüğüne de olsa bizlerle birlikte yaşamayı düşündünüz mü? Şöyle havalı değil de, bir iki arkadaşınızla birlikte mahallelerimizde misafir oldunuz mu? Gelin Çingene mahallelerine gelin, uğrayın. Güvenlik istemez dost gibi gelin. Bizim için gelin, bizim gibi gelin. Biz kimseye ne yanlış yaparız ne terbiyesizlik. Sevgi veririz. Saygı görürsünüz. Çayımız da zehir olmadığına kanaat getirir, korkmadan içersiniz. Sayın Bakanımız Faruk Çelik geleceğini söylemişti. Bir yıl oldu, bekliyoruz kendisini. Yalnız, dertlerimizi biz delikanlı gibi, içimizden geldiği gibi söyleriz. Ha güvenlik olmadan olmaz gelemeyiz derseniz size çeribaşı sözü, bin tane Roman delikanlısıyla sizi biz koruruz. Yeter ki gelin.

Saygılar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder