3 Aralık 2013 Salı

Kağıthane'de Son Durum

25/09/2012

Her Şey Oluruna Kalırsa Bizlerin Sonu da Oluruna Kalır

2006 yılında Yahya Kemal Mahallesi'ndeki yıkım insanlarımızın çoğunun ya başka memleketlere gitmesine, ya kiralara çıkmasına yada yıkım bölgesinde bir çekyatın üstüne naylon serip sokaklarda yaşamaya başlamasına neden oldu. 14 yaşındaki oğluyla sokaklarda kalan kişilerin hakları ne olacak? Umutla beklediğimiz şey barınma sorununa bir çözüm bulunması. Kışta kıyamette sokakta kalan kişilerin donarak ölmesi mi bekleniyor? Bizler de zaten hücresinde idam edilmeyi bekleyen mahkumlar gibiyiz. Acaba ne zaman yıkılacağız korkusuyla yaşarken yine de küçücük bir yerimiz olduguna şükrediyoruz. Bugüne kadar yapılan kentseller biz garibanların sadece yıkılmasına, yok olmasına neden oldu. Artık verilecek evlerden de ümidimiz kalmadı.


Kentsel dönüşüm eski binaların depreme dayanıklı hale gelmesi amacını taşıyorsa ona göre hareket edilmeli. Yılların binasının dış dekorasyonunu, yap temiz görünsün yeterli. Kentsel dönüşümün amacı ne? Yoksa bu iş Romanların yıkımını isteyen, rant elde etmek isteyen kişilerin mi istegi? Amaç garibanı ev sahibi yapmak mı? Hani kentsel olunca ülkenin ekonomisi kalkınacaktı. Evet kalkındı, kalkındı ama mutahitler kalkındı. Burda bulunan bir aile kirasını veremedi diye bu ayın birinde evlerinden çıkarılıyor. Beş hane, çoçuklarıyla birlikte kapının önüne konuluyor. Karda kışta, yıkıntıların yada spor kompleksinin duvarının dibine çadır yapacaklar. Bu insanlar aslında zaten kendilerinin olan bu yerlerden kopamıyorlar. Kompleks yapımı için 14 trilyonu gözden çıkaran devletimiz elli milyara bu insanlara evler yapabilirdi. Ama yapılamadı. Aileler bölündü. Delikanlılık çağına gelmiş gençler, ailelerinden kopup yine buralarda serseri gibi dolaşıp tiner kullanıyor. Yatacak yeri de olmadığından boş yer buldu mu kıvrılıp yatıyor. Bu ailelerin bölünmesinde en büyük etken kentsel denilen kankırandır.

Anası Çorlu'da, babası Kırklareli'ne gitmiş. Bu aileden ne hayır gelir? Kadın bu mahallede doğmuş. Burada Yalovalı biriyle evlenmiş. Adam yıkımdan sonra hadi Yalova'ya gidelim diyor. Kadın ben mahallemden ayrılmam deyip bu semtte ev tutuyor. Başka aileler de Çorlu'ya taşınıyor. Bu sefer yetişkin çağdaki oğlu benim arkadaşlarım Çorlu'da ben de oraya gidiyorum diyor ve aile parçalanıyor. Burada yıkımdan sonra gitmeyip kızıyla Gültepe'de yaşayan kadının kocası teyzem Çorlu'da, ben de gidiyorum dedi ve gitti. Kadın ve kızı gitmedi. 2006'dan beri ayrılar. Al sana aile faciası. Peki genç kız ne olacak? Onun da sonu hayırlı olur diyelim.

Bu işlerde çok hakkımız yenildi. Hep lafla uyutuluyoruz. Yıkımın sonucu Roman mahallesinin dağılması oldu. Bunu isteyenler varsa başardılar. Şimdi tepeden bakıp şükür kurtulduk bu Çingenelerden diyen insanlara rastlamaktayız. Biz spor kompleksi yapmayın mı dedik? Keşke bu projeler mahallemiz dağıtılmadan yapılabilseydi. Anlayışla karşılanabilecek projelerimiz vardı. Hep alay konusu olduk. O makamdan bu makama yollandık durduk. Ben buradaki insanlarımın hakkı olan barınma talebini tekrarlıyorum. Benim insanlarım işgalci degil bu yerin gerçek sahipleridir. Bu ülkenin vatandaşlarıdır. Barınma sorunumuzu dile getirmeye ben ölene kadar devam edeceğim. İnsanlarımın ailelerinin sokaklarda kalmasını, o insanların ailelerinin dağılmasını ben vatandaş olarak hazmedemiyorum. Devletimizin bizleri bağrına basması gerekmez mi? Peki bizlerin talebi neydi? Vatan mı istemiştik? Bizim tek derdimiz başımızı sokabileceğimiz, 60 metre kare, tapulu, vergimizi vereceğimiz, vatandaş olarak huzur içinde yaşayacağımız evlerdi. Biz azınlık hakkı mı dedik, biz bu ülkede azınlık mıyız dedik? Haşa; bu ülkenin vatandaşıyız, biz Türk ulusunun bir parçasıyız dedik. Buraya kadar tamamsa peki bizleri yıkıp neden perişan ettiniz. Daha bir sürü imkan ve şartlar varken daha herşey bitmemişken devletimizden babalıgını yapmasını rica ediyoruz. Talebimiz budur. Zeynep bebekler donarak, Kübra bebekler açlıktan ölmesin. Kağıttan barakalarda bebekler yanmasın. Bunun için bizlerin projelerinin dikkate alınması tek talebimizdir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder