8 Ekim 2017 Pazar

Cemik Akmaca / Kovun Gitsin


Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz şair, yazar ve Kağıthane Yahya Kemal Romanları çeribaşısı Cemil Akmaca "Kovun Gitsin" başlıklı öyküsünde sıcak mevsimde çeşitli bölgelerde dolaşarak sepetçilik ve demircilik yapan, kışları da şehirdeki evlerinde yaşayan bir Roman kabilesinin güzel kızı Güllü'ye aşık olan Nevşehirli köylü Neco'nun hikayesini anlatıyor. Akmaca gerçek olaylarla kurgunun ustaca harmanlandığı öyküsünde  Yeşilçam'da sıkça kullanılan klişelere kendine özgü gerçekçi yaklaşımıyla meydan okuyor.
Güzel bir gündü. Tarlada çalışanlar kendi arazilerini ekmekle meşguldüler. “Buba” diye bağırdı Dilan, on yaşında bir kız. “Ne bağırıyon, ne oldu?” dedi babası. Kara bir adam, elleri nasırlı, ayağında yırtık bir mest. Bağrı açık bir köylü…  Dilan “Buba” dedi, “Çingeneler geliyor”.  Necati, kısaca Neco derlerdi ona, yüzündeki teri silip aşağıya baktı. “Neredeler göremedim?”. “Orda değil buba, bizim meraya geliyorlar”. Neco yerinden fırladı, “Meraya mı? Orada ne yapacaklar?”. “Ne bilem buba, dur hele gidip bakayım”.  Meraya doğru koştu Dilan. Onu koşarken gören öbür tarla sahipleri de peşinden gittiler.  Karşıdan on beş yirmi araba göründü. “Ula bunlarda kim ki Neco?”. “Çingenelermiş, bizim meraya doğru giderler”. Tarla sahipleri bir ağızdan, “Olmaz meraya çadır açtırmayız”. “Koş ula, git köye muhtara bildir”. Zayıf çelimsiz Şako koşarak muhtarlığa gitti. Neco, “Hele bir konuşak, belki geçip giderler”. 

24 Aralık 2016 Cumartesi

Cemil Akmaca / "KIPTİ"

Geçtiğimiz Temmuz ayında kaybettiğimiz; şair, yazar ve Yahya Kemal Romanları çeribaşısı, Cemil Akmaca'nın hakka yürüyüşünden kısa bir süre önce kaleme aldığı "KIPTİ" isimli öyküsü, Türkiye Romanlarının tarihinin bilinmeyen bir sayfasına ışık tutuyor. Bulgaristan'da uygulanan, Müslüman ailelerin soyadlarının zorla değiştirilmesi gibi baskıcı uygulamalardan kaçıp Edirne'ye gelen hasırcı, sepetçi ve kalburcu göçebe Romanların yaşadıkları, Romanlar arasında onlarca yıldır konuşulan ama hiç yazılmayan tarihi gerçeklere ışık tutuyor:


"KIPTİ" 

Yirmiye yakın çadırda üç aile toplanmış, herkes kendi işindedir. Kimi sepet örer, kimi kalbur yapar. Kimi ise hasır… Bu üç aile birleriyle iyi geçinen birbirleriyle dayanışma içinde olan dağınık bir ailedir.  

Reşat koşarak gelir. “ Abe elmas, koş bak ne getirdim”. Elinde eski bir koltuk vardır.  Elmas, “ Abe ne edecen bu koltuğu?”.  Reşat koltuğu çadırın yanına koyar. “Abe” der, “Görmez misin deri kaplama?”. Elmas, “eee?” der, “Ne olmuş deri kaplamaysa…”.  “Dur gösterem”. Koltuğa kurulur. “Abe yapasın bir çay da içelim biraz”. İlerideki kalburcular gelir.  “Abe Reşat, bu koltuğu bizim kızan bulmuştur, kandırıp elinden aldın. Ver koltuğu”. Reşat, “Abe ta nereden taşıdım biliyonuz mu? Senin sıska şopar nasıl taşır bunu”. “Olsun” der kalburcu, inat eder. Yıllardır arkadaş olduğu Cafer’le birden araları bozulur. Reşat kızgınlıkla koltuktan kalkar. “Abe al bakalım gücün yeterse. Koltuğu eliyle de çadırın yanına iteler”. Cafer “Abe” der, “Sen küçücük çocuğu kandırırsın, utanmaz mısın?”. Reşat, “Abe kaç sefer süyledim. Senin kızan bunu yerinden bile oynatamaz. Vardır yirmi kilo. Ta şehirden taşıdım”.

23 Mart 2015 Pazartesi

Çeribaşı Akmaca: Kamil Ağabey 3

Şair, yazar ve Kağıthane Romanları çeribaşısı Cemil Akmaca'nın "Kamil Ağabey" isimli öyküsünün son bölümü Roman toplumunun yüzlerce yıldır yaşadığı sorunlara ışık tutan bir finalle son buluyor. Hiçbir yer de kök salamadan yıkımlarla oradan oraya savrulan bir aile kendileri gibi yoksul binlerce insanla birlikte yaşam savaşı veriyorlar:

Hatice güler, “Ulan” der “Sen de yatacak yeri buldun da horultusunu düşünüyorsun”. Yaşar kapının önüne çökmüş uyumaya çalışır. Elmas “Abe burada ne yapıyorsun,  gel donacaksın”. Yaşar on beş yaşında kimsesiz bir çocuktur. Zayıf ve çelimsizdir. “Gelmem” dedi “Muzaffer amca kızar”. Elmas “Niye kızsın oğlum, o kovdu sizi,  bu arsa bu tarla onun malı değil ki, Kamil’in babasından kaldı”. “Olsun” der, “O çağırırsa gelirim”. Elmas, “Abe Muzaffer”, Muzaffer’den ses çıkmaz. Dalıp gitmiştir, çekiç sallamaktan, göz nuru dökmekten yorgun düşmüştür. Horultusu dışarı çıkar. “Abe görmez misin? Horlar tren gibi. Hadi gel”. Elinden tutup eve sokar. “Bak içtiler şarabı oldular tren”. “Hadi sen de onların arasına gir”. Yaşar korkar, “Döver”. “Oğlum ben erkenden seni kaldırırım, sanki dışarıda yatmış gibi içeri girersin”. Aslında Muzaffer horlasa da uyanıktır. Yaşar sessizce yanlarına girer. Uykuya dalar. Muzaffer yataktan doğrulur, Yaşar’a bakar saçını okşar. Kardeşine bakar, Elmas yandan onu gözler, tekrar döner, Yaşar’a sarılıp yatar.

Çeribaşı Akmaca: Kamil Ağabey 2

Şair, yazar ve Kağıthane Romanları Çeribaşısı Cemil Akmaca'nın "Kamil Ağabey" başlıklı öyküsü ikinci bölümüyle devam ediyor. İlk bölümde günlük hayatlarından bir kesit izlediğimiz demirci Roman ailesi şimdi göç yollarına düşüyor:

“Kamil kızar hep beni de büle vurursun, abe aç yatmasını isteyen kim?  Ben derim ki bu işte hayat yok gidelim şehre. Açayım bir dükkâncığız gelsin paracıklar”. Hatice “He iyi dersinde ne iş yapacağız? Abe şehre gitmeye bile paramız yok”. “Abe ne şapşal karısın, ne edeceğiz bu kadar takımı satarız. Yaparım bir bisiklet dükkânı”.  Hatice “Abe sen eski kafalara mı gidersin? Dükkân açacakmış, abe altı liracık borcumuz vardır dük

16 Şubat 2015 Pazartesi

Çeribaşı Akmaca: Kamil Ağabey

Şair, yazar ve Yahya Kemal Romanları çeribaşısı Cemil Akmaca "Kamil Ağabey" isimli öyküsüyle demircilikle uğraşan bir Roman ailesinin günlük yaşamından kesitler sunuyor. Akmaca'nın öyküsü sitemizde dizi halinde yayınlanacak:

Naylon çadırın içindedirler. Birden bir patırtı gelir. “Abe ne yatarsın,  daha yapılacak bir sürü iş var, ocak yanacak. Nerde bu demirler”. Adam yorgandan kafasını uzatır, “Abe ne bağırırsın, yak ateşi, koy çayı da kalkalım”. Kadın kızarak yerdeki hırkasını giyer. Saçı başı dağılmış, elleri balyoz sallamaktan nasırlı bir haldedir. “İyi” der, “Bak ateşi yakacağım, kalkmazsan o zaman o kızgın kömürü üstüne dökerim”. 

4 Şubat 2014 Salı

Çeribaşı Akmaca / Sonu Olmayan Mutluluk

Şair ve yazar Çeribaşı Akmaca, "Sonu Olmayan Mutluluk" adlı şiirinde Çingenelerin sorunlarını son derece güçlü, edebi bir anlatımla aktarıyor. Akmaca'nın şiiri Çingenelerin nesillerdir tanık oldukları yıkımların derin acılarını yansıtıyor. Bu vesileyle geçtiğimiz günlerde bir kalp rahatsızlığı geçiren yazarımız Akmaca'nın en yakın zamanda sağlığına yeniden kavuşmasını diliyoruz. 


Sonu Olmayan Mutluluk

Karlı buz gibi hava

Dışarıda dozer sesleri var anne

Gök gürlemesi gibi bir sesle

Gittikçe yaklaşıyor

3 Aralık 2013 Salı

Refika Teyze'nin Hikayesi

30/10/2013

Mahallemiz kalabalık bir mahalleydi. İnsanları ise hurda işiyle, gençler de mobilya işleriyle uğraşırdı. Birlik vardı, büyüklere saygı vardı, şimdiki gibi değildi. O zamanın gençleri mahallelerinin iyi anılmasını isterdi. Semtimizde kanunsuz olarak bilinen, suç işleyecek insan da yoktu. Semtte bulunan Roman olmayan insanlar evlerimize gelir, kapıların önüne kilimler atılır, çaylar demlenir; Çingene Laz Kürt şiveleriyle sohbetler başlardı, herkes herkesten memnundu.